Toplumsal Yapıların Gölgesinde Nefes Alamamak
Bir sosyolog olarak sabahları kalabalık bir otobüste, insanların yüzlerine bakarken hep aynı soruyu düşünürüm: “Neden bu kadar çok insan derin bir nefes alamıyor?” Elbette bu, yalnızca fizyolojik bir sorun değildir. Rahat nefes alamamak, modern toplumun görünmeyen baskılarının, normlarının ve rollerinin insan bedeninde bıraktığı sessiz bir izdir. Nefes almak, yaşamın en doğal refleksi iken; günümüz insanı için çoğu zaman bir lüks, hatta bir mücadele hâline gelmiştir.
Toplumsal Normların Görünmeyen Basıncı
Toplumsal normlar, bireylerin nasıl davranması, hissetmesi, hatta nasıl görünmesi gerektiğini belirleyen görünmez duvarlardır. İnsan bu duvarlar arasında yaşarken nefesinin daraldığını fark etmez bile. Çalışma temposu, başarı ideali, “güçlü olma” zorunluluğu gibi normlar bireyi bir kalıba sokar. Bu kalıp, fiziksel değil ama psikolojik bir daralma yaratır. Kimi için bu daralma göğsünde bir sıkışma hissiyle, kimisi için uykusuz gecelerde yankılanan iç konuşmalarla kendini gösterir.
Bu bağlamda rahat nefes alamamak, toplumsal bir semptomdur. Birey, kendi doğallığını bastırdıkça, topluma “uygun” hâle geldikçe, nefesi de bastırılır. Kadınlar “nazik” ve “fedakâr”, erkekler ise “güçlü” ve “duygusuz” olmaya zorlanır. Bu roller, yalnızca davranışları değil, bedensel tepkileri de şekillendirir.
Cinsiyet Rolleri ve Nefesin Cinsiyeti
Toplumun cinsiyet rollerine yüklediği anlamlar, bireyin nefes alma biçimini bile etkiler. Erkeklerden beklenen yapısal işlevsellik —yani aileyi geçindirme, çözüm üretme, lider olma— onları duygularını bastırmaya iter. Bir erkek ağladığında, “güçsüz” olarak etiketlenir; oysa bastırılan her duygu, bedende bir gerginlik olarak birikir. Bu gerginlik, zamanla bir göğüs sıkışması, bir nefes darlığına dönüşür.
Kadınlarda ise durum farklı ama bir o kadar da benzer bir biçimde baskıcıdır. Kadınlar, ilişkisel bağların taşıyıcısı olarak görülür; annelik, duygusal emek, uyum ve bakım gibi sorumluluklar onların “doğal alanı” sayılır. Bu rol, kadınları sürekli başkaları için yaşamaya, kendi nefeslerini ikinci plana atmaya iter. Birçok kadın, toplumsal olarak “iyi anne”, “iyi eş”, “iyi çalışan” olma çabasında, kendi bedeninin sınırlarını aşar. Sonuç, yine aynı: nefes alamamak.
Kültürel Pratikler ve Bedenin Sessiz İsyanı
Kültürel pratikler, bireylerin nasıl yaşaması gerektiğini belirleyen kolektif ritüellerdir. Sabah işe gitmeden kahve içmek, sosyal medyada “mutlu” görünmek, sürekli üretmek zorunda olmak… Bunların her biri modern toplumun kutsallaştırdığı davranışlardır. Ancak bu davranışlar, bireyin bedenini ve zihnini sürekli “hazır” tutmaya zorlar. Sürekli tetikte olan bir beden, rahatlayamaz; rahatlayamayan bir beden ise derin bir nefes alamaz.
Nefes, bedenin özgürlüğüdür. Fakat toplumsal sistem, bireyi sürekli üretmeye, göstermeye ve onaylanmaya zorladıkça bu özgürlük giderek kısıtlanır. İnsan, bir noktada fark eder: “Rahat nefes alamıyorum.” O an, bir fiziksel semptomun ötesindedir; o, bir farkındalığın başlangıcıdır.
Modern Toplumda Nefesin Anlamı
Bugün “rahat nefes almak”, yalnızca tıbbi bir mesele değil, sosyolojik bir direniştir. Çünkü derin bir nefes almak, “durmak” demektir. Durmak, sistemin hızına karşı çıkmaktır. Toplumsal olarak, durmak “tembellik” sayılır. Fakat aslında durabilen, kendini dinleyebilen birey, toplumsal yapının dışına adım atabilendir.
Bir insanın nefes alması, varlığının kabulüdür. Fakat toplum bireyi öyle bir üretim çarkının içine sokar ki, çoğu insan yalnızca “yaşamak için” değil, “yetişmek için” nefes alır. İşte tam da bu yüzden, rahat nefes alamamak bir hastalık değil, bir toplumsal hikâyedir.
Sonuç: Kendi Nefesinin Sahibi Olmak
Rahat nefes alamamak, modern insanın içsel sıkışmışlığının en doğal ifadesidir. Toplumsal normların, cinsiyet rollerinin ve kültürel pratiklerin oluşturduğu görünmez zincirler, bireyin nefesini tutmasına neden olur. Erkekler yapısal rollerin içinde duygularını unuturken, kadınlar ilişkisel sorumlulukların ağırlığı altında kendi bedenlerini unutur.
Belki de bu yüzden, bugün en devrimci eylem; bir an durup, derin bir nefes almak, kendi bedeninin sesini duymaktır.
Okuyucuya bir soru: Siz en son ne zaman gerçekten, tüm baskılardan arınmış şekilde, derin bir nefes aldınız?